11. sınıf biyoloji kitabı cevapları, lise 3 biyoloji cevapları - Bilgi Ders Ödev Konu Takip 2013
Headlines News :
Bu sitede bulunan konu anlatımları,dersler,örnekler,sorular başka sitelerden alınmaktadır.. Blogger tarafından desteklenmektedir.
Home » , , , , » 11. sınıf biyoloji kitabı cevapları, lise 3 biyoloji cevapları

11. sınıf biyoloji kitabı cevapları, lise 3 biyoloji cevapları

Written By Reis on 23 Aralık 2012 Pazar | 09:15



11 sınıf biyoloji kitabı cevapları, lise 2 biyoloji kitabındaki ölçme değerlendirme sorularının cevapları 
 
11 sınıf biyoloji 27-28 deki ölçme değerlendirme
1-kütikula
2-stomaların üzerini ve hitatodlarından üzerini kapatır ve solunum yapılamaz ve bit ki ölür.
3-fotosentez yapmak için güneş ışığına ihtiyaç vardır.eğer geçirmeseydi bitki fotosentez yapamayıp ölürdü.
4-tüyler,emici tüyler,stoma,hidatod
5-anlayamadım soruyu yanlış cevap vermeyeyim
6-bilmiyorum ama muhtemelen yapraklar dökülmeye başliyorve kışa hazırlık gibi birşey galiba kitapta sayfa 9 da birşey yazmış istersen bak
7-yine sayfa 9 da yazıyor uzun biraz yazmadım
8-epitel dokuda kan damarı bulunmaz bağ dokudan difüzyonla beslenir
-bitkilerde epidermise benzer
-bazal l***** üstüne dizelenirler
-koruma emme salgılama ve duyu alma görevleri vardır
-hücreler birbirine yakındır
9-çok katlı örtü epitelidir. başka bulunduğu yerler ağız yutak gırtlak yemek borusu anüs sidik kesesinin iç yüzeyinde bulunur kübik yassı silindirik epitellerden oluşmuştur üst kattaki yassı epitelin stoplazmasının yok olmasıyla kerantinleşme olur saç tırnak boynuz bunlardan oluşmuştur ölüdür aynı zamanda deriye renk veren hücreler barındırır bu hücrelerin ürettiği melanin renk maddesidir alttan yukarıya doğru silindirik kübik ve yassı olarak sıralanabilir.
10-silli silindirik epiteldir soluk borumuzda bulunur vücudumuza nefes yoluyla giren zararlı mikroorganizmaları silleriyle tutup öksürüğümüzle dışarı atarız.eğer atmasaydık vücudumuzda zararlı madde birikimi olurdu.
11-iç salgı bezi salgıladığı hormanları kana veren bezlere denir.
-dış salgı bezileri ise ürettiği salgıları vücud dışına ya da bir kanal yoluyla vücut boşluğuna bırakan bezlerdir.
12-kulak kepçesinde bulunan elastik kıkırdakdir.disklerde bulunan ise hiyalin kıkırdaktır.
elastik kıkırdak yüzde 140 civarında esner ama hiyalin kıkırdak yüzde 5 civarında esner.eğer elastik kıkırdak disklerde bulunsaydı vücudumuz dik duramaz yamulurduk.
13-vatoz balığı köpek balığı mersin balığı
14-kıkırdakta kan damarı bulunmaz kemikte bulunur kemik kan üretir kıkırdak üretmez ikiside bağ dokunun elemanıdır oluşum sıraları bağ doku kıkırdak doku ve kemik dokudur ikiside iskeleti oluşturur.vücuda desteklik sağlar.kemik kalsiyum depolar (aklıma gelenler bunlar daha fazla da olabilir)
15-derinin altındave iç organların çevresinde bulunur ve organları ezilmekten korur ve sürtünmeyi azaltarak çalışmalarını kolaylaştırır.
16-alyuvarda antijen üretir akyuvar antikor üretir.alyuvar kırmızı akyuvar beyaz renktedir.alyuvar oksijen taşır bu yüzden çekirdekleri yoktur yükseklere çıkıldıkça artar akyuvarlar dolaşıma katıldıktan sonra bölünemezler. alyuvarda hemoglabin maddesi bulunur 
alyuvar anne karnında iken karaciğer ve dalakta üretilir.ergin dönemde ise karaciğer ve dalakta parçalanır( bende bu kadar 
17-vücudumuz ******lara karşı savaşamaz hale gelir ve ****** vücuda daha çabuk yayılır.
18-tahminimce çok sağlıklı olduğumuzu gösterir.
19-aktin ve miyozin proteinleridir.
20-vücudun hareket etmesi için enerjiye ihtiyaç vardır
21-kalp ve çizgilide enine bantlaşma vardır kalp ve düz kaslar tek çekirdeklidir istemsizdir otonom sinir sistemi ile çalışır çizgili kas istemli çalışır yorulur ama kalp kası yorulmaz.kalp ve düz kasta çekirdek ortadadır ama çizgilide kenarlarda bulunur düz kas mekik şeklindedir çizgili kaslar tek ve çift öekirdeklidir.
22-dentrit,miyelin kılıf,ranvier boğumu,schwan hücreleri akson nissl cisimciği sinaps vardır
 
 
 
sayfa 13 47 arası ders notları 
Meristem Doku
 
-Meristem doku bitkilerin büyüme bölgelerinde bulunur..Sürekli bölünme yetenegine
sahip hücrelerden oluşur.
-Meristemler uç,ve yanal meristem olmak üzere iki grupta incelenir.
-Meristem dokunun bölünebilir olmasi bitkide daima büyümenin sinirisz olamsini sağlar.
Meristemler köklerine göre Primer ve Sekonder olmak üzere iki ayrilir..
-Primer M. bölünme yeteneğini kaybetmiş hüclerelerden oluşur
-Primer M kök ve gövdenin uç kisimlarinda bulunur
 
TEMEL DOKU
 
Parankima
Bitkinin her organinda bulunan temel yapisini oluşturan çevre koşullarina ayak uydurmayi 
sağlayan her türlü değişime ugrayabilen dokulardir.
Parankima dokusu ihtiyac durumunda sekonder dönüşür..
Parankima dokusu besin ve su depo etme iletim demetleri ile bitki dokulari arasinda madde 
aliş verişine yardimci olma bitkiye alinan gazlari hücrenin arasindaki boşluklara depo etme gibi
görevleri vardir.
Kollenkima
Büyümekte ve gelişmekte olan bitkilerin gövdelerinde ve yaprak saplarinda
bulunur. Eğilme ve bükülmeye karşi bitkiyi dik tutar.
İki çeşit kollenkima vardir
 
1-)Köşe kollenkimasi
2-) Levha "
 
Sklerenkima.
Ölü hücrelerden oluşur ,Embrio korumakla görevlidir.
Sklerenkima dokusu hücrelerin şekiilerine göre
1-)Taş ve Lifler hüclerden oluşur
 
İLETİM DOKU
İletim doku ksilem(odun) ve floem(soymuk) olmak üzere iki ayri kisimdan oluşur
Ksılem
Kökten emici tüyler vasitasiyla su ve minarelleri gövdeye ve yapraklara taşimasini sağlayan dokudur.
Floem
Yapraklardan üretilen fotosentezi köklerdenden alinan organik besinleri bitkinin iç kisimlarina dağitir.
Örtü Doku
Epidermis:
Tek sirali hücrelerden oluşan bitkinin tüm yüzeyini kaplayan en diş tabakadir.
Epidermis hücrelerin farklilaşmasiyla diken,stoma gibi yapilar oluşur
 
STOMA:
Stomlar genellikle bitkilerin yeşil kısımlarinda yaprak ve gövde epidermislerinde bulunurlar.
Bitkilerin çevreyle gaz aliş verişini sağlayan yapilardir.
 
Peridermis:
 
Çok yillik bitkilerde epidermis parçalanir yerini peridemis alir bunun üzerine gövdede bazi açikliklar
belirlenir burada lentisel bulunur bunlarda gaz aliş verişini sağlar.
 
KÖK
 
Çeşitleri.
 
SaçaK Kök
 
Ana kök fazla gelişmemiştir
 
Kazik Kök
 
Yan kökler az gelişmiş ana kök çok gelişmiştir.
 
11. sınıf biyoloji ders kitabı 41. sayfa cevapları
 
 
 
2. Soru-)
 
Birinci şekil tek çeneklidir.
 
İlk boşluk floem, ikinci boşluk ksilem.
 
İkinci şekil çift çeneklidir.
 
İlk boşluk floem, 2.boşluk kambiyum, 3.boşluk ksilem.
 
3.Soru-)
 
1. Kutikula
 
2. Üst epidermis
 
3. Palizat parankiması
 
4. Sünger parankiması
 
5. Alt epidermis
 
6. Stoma açıklığı
 
7. Floem
 
8. Ksilem
 
SAYFA 51 CEVAPLARI
 
 
3. a) 1 numaralı bölge ksilemdir ve su taşınır.
b) 2 numaralı bölde floemdir glikoz ve diğer organik maddeler taşınır (aminoasit vb.)
c) basınç akış teorisine etki eden bölüm 2.bölümdür çünkü basınç akış teorisi floem hücrelerindeki sıvı basıncı farklılığına dayanır .
 
 
11. sınıf biyoloji kitabı cevapları sayfA 100 :
 
 
1) 
1- Embriyonik Gövde
2- Embriyonik Kök
3- Çenek 
4- Yaprak
5- Kök
 
2) Sıcaklık su emilimi , enzim etkinliği ve difüzyon ile çimlenmeye etki eder.
 
3)Örnek olarak Mısır verilebilir. Embriyonik gövde doğrudan toprak üstüne çıkar gelişir ve çanak toprak altında kalır.
 
 
11. SINIF SAYFA 66 olcme Değerlendirme-1'in yanıtları
 
1. Çevremizde vücudumuzu etkileyebilecek başlıca fiziksel ve kimyasal etkenler hangileridir?
2. duyma duyusunu sonradan yitiren bir insanın hangi yapılarında hasar olmuş olabilir?
3. uyartı nerede ve nasıl oluşur?
4. uyartının bir sinir hücresinden diğer sinir hücresine geçişi nasıl olur?
5. bebeklerde yürüme hangi organların gelişimi ile başlar?
6. beyin korteksi tüm uyarılara değerlendirmeye almaz ? alsaydı ne olurdu ?
7. omurilik ve beyin arasında ne gibi farklılıklar vardır?
8. tat ve koku alma duyuları arasında nasıl bir benzerlik vardır?
9. dokunma duyusu vücudumuzun hangi organlarında bulunur? Serbest sinir uçları ne türk duyumlar alır ?
10. gözde saydam tabakanın zedelenmesi görmeyi etkilermi? Neden ?
11. kulak zarının zedelenmesi duymayı etkilermi ? neden?
12. bazı insanlarda görülen araba ve deniz tutması nedenini açıklayınız.
13. solunum ve dolaşım gibi etkinlikleri beynin hangi kısmı kontrol eder? Açıklayınız.
14. insülinin yetersiz olmasu glokagon ve adrenalinin sentezi hangi yönde etkiler?
15. sinir sistemi ve endokrin sistemin iş birliğini bir örnekle açıklayınız.
16. pankreasın diğer bezlerden ayıran özellği nedir? Bu bezin salgıladığı hormonlar vücutta hangi düzenlemeler yapar?
17. korku karşısında vücutta hangi endokrin bezler faaliyete geçer ? bu sırada kandaki glikoz miktarının artışı nasıl olur? 
18. rahim duvarının gebeliğe hazırlanması hangi organdan salgılanan hormonla gerçekleşir?
19. geri besleme ve kontrolü bir örnekle açıklayınız.
20. homeostaziyi bir örnekle açıklayınız.
21. cücelik nasıl oluşur? Hangi hormonla ilgilidir._?
22. guatrın ortaya çıkması hangi nedenlere bağlıdır?
 
 
1.sorunun cevabını şu şekilde 
1. Hava 
 
Canlıların yaşamınıolanaklıkılan hava; atmosferi oluşturan gazların karışımından oluşmaktadır. Havanın insan yaşamındaki önemi açısından bir insanın günde ortalama 14 kg havaya ihtiyacı olduğu örnek olarak verilebilir. Canlılar için yaşamsal önemi olan hava, hızlınüfus artışı, kentleşme ve sanayileşme sonucunda atmosfere bırakılan maddelerin belli bir yoğunluğa ulaşması sonucu kirlenmektedir. Ekonomik etkinliklerin özellikle belli bölgelerde yoğunlaşarak artması, buna bağlı olarak belli bölgelerde nüfusun artışıve daha çok enerjiye gereksinim duyulmasıhava kirliliğinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Hava kirliliğinintemel kaynakları kentleşme ve endüstrileşmedir. Bunlardan kentleşme; nüfus yoğunluğu, kentin topoğrafik ve meteorolojik koşullarına uygun olmayan bir biçimde oluşturulmasıile kirliliği arttıran bir etken olarak işlev görmektedir. Kentlerdeki ısınma sistemi, kullanılan yakıt türleri, ulaşım araçlarıbu sorunun büyümesine etki eden diğer etkenlerdir.Düzensiz kentleşme eğilimi sürdükçe kentsel kaynaklı hava kirliliği Türkiye’nin önemli bir sorunu olmayı sürdürecek gibi görünmektedir. Endüstrileşme de endüstri kuruluşlarının yanlış yerlerde yapılandırılması ve yanma sonucu atık gazların yeterli teknik önlemler alınmadan havaya bırakılmasıyla hava kirliliğine etki eden diğer bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde özellikle azgelişmişveya gelişmekte olan ülkelerde endüstriden doğan kirlenme önemli bir yer tutmaktadır. Bunun nedenleri söz konusu ülkelerde ileri teknolojilerin kullanılmaması, kirliliği önleyici çözümlerin pahalı oluşu nedeniyle uygulamaya geçirilememesidir. Günümüzde ortaya çıkan tablo; gelişmiş ülkelerin bu tür kirlilik yaratan endüsrileri kendi ülkeleri yerine, gelişmekte olan ülkelerde kurarak kendilerini koruduklarıve bu arada gelişmekte olan ülkelerde endüstri kaynaklı hava kirliliğinin giderek artan bir sorun olduğudur. Türkiye de bu sorunu yaşayan ülkelere tipik bir örnektir. Hava kirliliği gerek insan sağlığınıgerekse doğayıtehdit eden büyük bir tehlikedir. Kirli hava içerdiği maddeler nedeniyle bronşların iltihaplanmasından akciğer kanserine varan düzeylerde solunum yolu hastalıklarının nedeni olurken, insanların bağışıklık sistemini etkileyerek, başka pek çok hastalığa karşıda savunmasız bir hale getirmektedir. Benzer etkiler hayvanlar için de söz konusudur. Hava kirliliği aynı zamanda değişime uğrattığı atmosfer koşulları nedeniyle, doğal iklim dengesini bozmakta, bitkilerin dokusu bozularak, toprağın verimliliği azalarak tarımsal üretim düşmektedir. Yapılar ve eşyalar da hava kirliliğinden kendilerine düşen payı almakta, nitelikleri bozularak ömürleri kısalmaktadır. Bu tür sonuçların yanısıra ortaya çıkan zararlara tüm dünya açısından bakıldığında; a) atmosferdeki karbondioksit birikiminin artması sonunda dünyanın ısınmasına, dolayısıyla iklimlerin değişmesine, kutuplardaki buzulların erimesine, deniz düzeyinin yükselmesine, büyük bir oranda tarım toprağının sular altında kalmasına yol açmakta, b) Ozon tabakasının incelmesiyle tüm canlıvarlıklarıolumsuz bir biçimde etkileyen güneşin morötesi ışınlarının zararlıetkisinin giderek daha yoğun olarak hissedilmesine yol açmaktadır. Hava kirliliği gelişmekte olan ülkelerde çok ciddi bir çevre sorunu olarak varlığınısürdürmektedir. 1952 yılında bir hafta içinde hava kirliliği nedeniyle yaklaşık 4000 kişinin yaşamını yitirdiği Londra örneği gibi dramatik olayların başlamasını beklemeksizin gerekli önlemlerin alınması ve işler kılınması gerekmektedir.
2. Gürültü
 
Gürültü sorunu; teknolojideki gelişmeler ve buna bağlı olarak yaşam biçiminde oluşan değişiklikler sonucu insanoğlunda olumsuz fizyolojik ve psikolojik etkiler yaratan, arzu edilmeyen sesler olarak tanımlanmaktadır. İnsanların yaşamında çeşitli fiziksel ve psikolojik sorunların ortaya çıkışında etkisi bulunan bu çevre ve sağlık sorunu “gürültü kirliliği” olarak da isimlendirilmektedir. Kişisel özelliklere göre basınç, frekans ve tizlik gibi sesin değişik özellikleri farklı olarak algılanmakla birlikte sesin şiddetini belirlemede kullanılan bir ölçüt vardır. Sesin insan kulağına göre şiddetini belirten, gürültü ölçmede yaygın olarak kullanılan ölçü desibeldir.Uluslararası Standart Örgütü’nün (ISO) normal saydığı gürültü düzeyi 58 desibel (dB)dir. İnsan sağlığına 90 dB’in üzerindeki gürültülerin zararlı olduğu, 140 dB’i aşan gürültülerin ise ciddi beyin tahribatına neden olduğu belirtilmektedir. Gürültünün canlıların ruh sağlığı üzerinde de olumsuz etkileri olduğu saptanmıştır. Ülkelerin belli başlı kültürel özellikleri, kullanılan teknolojilere bağlı olarak değişmekle birlikte belli başlı gürültü kaynakları; motorlu araçlar, inşaat makina ve donanımları, uçak, çeşitli makinalar ve ev aletleridir. İnsan sağlığıüzerinde önemli etkileri olduğu saptanan bu çevre sorununa içinde bulunduğunuz sosyal çevreden (bir banka şubesi, hastanedeki poliklinikler, çevredeki inşaatlar, uçak gürültüleri gibi) örnekler bulmanız olası mı?
3. Su
 
Dünyanın dörtte üçünün sularla kaplı olduğu, canlıların ağırlığının ise yüzde yetmişbeşini suyun oluşturduğu düşünülürse, suyun canlıvarlıkların yaşamındaki işlevini anlamak kolaylaşabilir. Keleşve Hamamcı’nın aktardıklarına göre yeryüzündeki sular, yüzeysel ve yeraltı suları olarak gruplandırılabilir. Bunlardan yüzeysel suların %97.6’sı tuzlu sulardır. Tatlı suların büyük bir kısmını kutuplardaki buzullar oluşturmaktadır. Su kirliliği kavramı ile su kaynaklarının kullanılmasını bozacak ölçüde, organik, inorganik, biyolojik ve radyoaktif maddelerin suya karışması kastedilmektedir. Doğanın işleyişi incelendiğinde, dışsal destekler olmaksızın suyun belli bir düzeydeki kirlenmenin üstesinden gelebildiği görülmektedir. Ancak kirleticilerin türü ve miktarı arttığında bu işlem etkisiz kalmakta ve kirlilik ortaya çıkmaktadır. Bu şekilde oluşan sürecin yanısıra su kirliliği, havada oluşan kirlenme ile toprak kirliliği de suyun doğal dolanımı nedeniyle su kaynaklarının kirlenmesine yol açar. Bu nedenle su kirliliği sadece kirleticilerin doğrudan su kaynaklarına ulaşmasından değil, hidrolojik süreçler yolu ile dolaylıbir biçimde de oluşabilmektedir. Türkiye, su kaynaklarıaçısından dünyanın şanslıülkelerinden biridir. Ancak ülkemizin karşılaştığı çevre sorunları içinde su kirliliği önemli bir yer tutmaktadır. Su kirliliği insanoğlunun suyun doğal dolanımına yaptığı elektirik enerjisi elde etmek için, akarsuların üzerine barajların ve sulama amaçlı göletlerin yapılması gibi müdahaleler ile, tarımsal, kentsel ve endüstriyel etkinliklerden oluşan artıkların bir sonucudur. Su kirliliğine ilişkin önlemler, uluslararasıve ulusal düzeylerde oluşturulan kuruluşlar ve standartlarıiçermektedir. Su kirliliği; tarımsal etkinliklerle, sanayi etkinliklerle ve yerleşim yerleri ile bağlantılı olarak artmaktadır. Bunlardan ilkinde tarla verimini arttırmak için kullanılan yapay gübrelerin, hayvan atıklarının, tarımsal mücadele ilaçlarının toprağa karışıp su kaynaklarına ulaşmasıyla ortaya çıkar.Toprak aşınması (erozyon) ile de toprağın en verimli ve tarıma uygun üst kısmı sürüklenerek su kaynaklarına karışmakta ve içerdiği maddeler bazı yosun türlerini çoğaltarak, erimişoksijen tüketimini arttırarak bitki ve hayvan türlerinin yaşamasını engellenmektedir. İkinci grupta yer alan sanayi etkinliklerin neden olduğu kirlilik türü dünyadaki pek çok gelişmekte olan ülkenin önemli sorunlarından biridir.Söz konusu etkinliklerle su kaynaklarına ulaşan sanayi atıklar, kimyasal, radyoaktif maddeler doğanın dengesini ciddi bir biçimde kimi zaman da geriye dönülmez bir biçimde bozmaktadır. Görmez’in aktardıklarına göre ülkemizde sanayi atıkları ile kirlenen akarsulara ve göllere Meriç, Ergene, Gediz, Menderes nehirleri ile, Nilüfer, Simav, Porsuk çaylarını ve daha dramatik bir tablo olarak ortaya çıkan Sapanca, Manyas, Van ve Tuz göllerini örnek verebiliriz. Durumun ciddiyetini göstermek açısından yukarıda sunulan örneklerden biri biraz daha açılacak olursa; dünya çapında bir kuşgölü olmasına karşın Manyas Gölü 40’a yakın sanayi kuruluşu tarafından kirletilmektedir. Ne yazık ki ülkemizde akarsular, göller, nehirler ve denizler kirletilmekte ve gerek bu sürecin gerekse yanlış avlanmanın etkisiyle su ürünleri hızla yok olmaktadır.
4. Toprak
 
Toprak; canlıdoğal kaynakların varlıklarınısürdürebilmeleri için hava ve su ile birlikte vazgeçilmez, bir doğal kaynaktır. Toprak kirliliği, insan etkinlikleri sonucunda, toprağın fiziksel, kimyasal, biyolojik ve jeolojik yapısının bozulmasıdır. Söz konusu kirliliğin, toprakta yanlıştarım teknikleri, yanlışve fazla gübre ile tarımsal mücadele ilaçları kullanma, atık ve artıkları, zehirli ve tehlikeli maddeleri toprağa bırakma sonucunda ortaya çıktığı belirtilmektedir. Kirli havanın içerdiği zehirli gazların neden olduğu asit yağmurları ve kirletici gazların toprakta birikmesi, çeşitli yollarla kirlenen sularla sulanan toprağın kirlenip yapısının bozulması, tarımda kullanılan ilaçlar ve yapay gübrelerin bilinçsiz kullanımıyla uzun süre bozulmadan kalabilen katı atıkların gerekli süreçlerden geçirilmeksizin depolanması gibi etkenler toprağı kirletmekte ve hatta kullanılmaz duruma getirmektedir. Bunlara ek olarak toprağın kendi yapısından kaynaklanan sorunlarla birlikte erozyon Türkiye’nin çok ciddi toprak sorunlarından biridir. Erozyon; Keleş ve Hamamcı’nın tanımlamalarına göre; toprağın su, rüzgar gibi doğal etmenler ile aşındırılması sonucunda bulunduğu yerden başka yerlere sürüklenmesidir. Daha önce de belirtildiği gibi, erozyon sadece bir toprak sorunu olmayıp suyun kirlenmesine, verimli toprakların kaybına, tarımsal üretim kapasitesinin düşmesine yol açtığıiçin aynızamanda ciddi bir ekonomik sorun kaynağıdır. Türkiye’nin topraklarının %66’sının erozyon tehlikesi altında olduğu dikkate alındığında sorunun boyutlarıhakkında fikir edinilebilir. Erozyon sadece doğal bir süreçle ortaya çıkmayıp, yanlıştarım tekniklerinin uygulanması, yanlışarazi kullanımı, toprağın üzerindeki bitki örtüsünün yok edilmesi gibi insan faktörü ile de ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de erozyon ile ortalama yıllık toprak kaybı 500 milyon ton dolayında olması, erezyon sorununun ülkemizde ürkütücü boyutlara ulaştığını göstermektedir.
5. Flora-Fauna
 
Keleş ve Hamamcı’ya göre belli bir ülkeye, bölgeye ya da yöreye özgü bitki örtüsü flora, yabanıl hayvan topluluğu da fauna olarak adlandırılır. Bir başka deyişle flora ve fauna insan dışındaki canlıögeleri içeren biyolojik zenginliktir. Ağaç topluluğu biçimindeki genel anlayıştan çok daha kapsamlı olarak orman; bitki örtüsü, hayvan ve mikroorganizmalar, mineral maddeler, hidrolojik ve mikroklimatik özelliklerle, aralarında madde ve enerji akımı bakımından ilişkiler bütününe sahip ağaç ve ağaççık topluluğu olarak değerlendirilmektedir. Ormanların su kaynaklarını sürekli tutma, toprakları erozyondan koruma, ısı oranlarını dengede tutarak sıcaklığı düzenleme gibi işlevleri vardır. Ülkemiz genişliğinin %26.6’sınıkaplayan ormanlar yangınlar ve tarım için alan açma çabalarıile her geçen yıl hızla yok olmaktadır. Ender bulunan doğal ve kültürel değerleri koruma amacıyla yapılan düzenlemeler olan Milli Parklar uygulaması ilk olarak 1958’de başlamıştır. Muğla-**üdeniz, Çorum-Çatak ve Bolu-Abant gibi bazı bölgelerin “Tabiatı Koruma Alanları” olarak korunmasısevindirici bir gelişmedir. Hava, su ve toprak arasındaki doğal işleyişin sürekliliğini sağlama gibi bir işlevi yanında hayvanların otlatılmasına yarayan çayır ve mer’alar açısından da ülkemizdeki görünüm giderek dramatikleşmektedir. Şöyle ki çayır ve mer’aların büyük bir kısmısürülerek tarla yapılmakta, yanlış otlatma nedeniyle tahrip olarak hızla yok olmaktadır. Bunun sonuçlarısadece doğanın dengesinin bozulması olarak ortaya çıkmayıp, hayvancılığın yara almasına, ekonomik kayıplara neden olmaktadır. İnsanların varolan toprakları akılcı bir biçimde kullanmayıp, erozyonla mücadele etmeyip, öte yandan çevrenin nem oranını dengeleme, oksijen üretimi gibi işlevleri olan sulak alanları kurutularak toprak kazanma çabaları açıklanabilir gibi görünmemektedir. Yeryüzünün yalnızca belli bir bölgesinde yetişen bitkiler olan endemik bitkiler ile belli bir bölgede yaşayan hayvan türleri olan endemik hayvanlar da çok önemli doğa ögeleri iken, çevre kirliliğinden paylarına düşeni alıp, hızla yok olmaktadırlar.Oysa Türkiye dünyanın en zengin floraya sahip ülkelerinden biridir. Keleş ve Hamacı’dan alınan bilgiye göre Avrupa kıta florası 12000 dolaylarındayken, Türkiye florası 9000 dolaylarındadır. En zengin endemik bitkiye sahip Avrupa ülkesinde 2750 endemik bitki varken ülkemizde bu sayı 3000’i bulmaktadır.
6. Kültürel Çevre
 
İnsanoğlunun çağlar boyunca geliştirdiği uygarlıkların ürünü olan kültürel çevre, yine insanoğlunun yıkıcı ve bozucu etkisi ile karşı karşıyadır. Çevrenin doğal ve kültürel boyutları ile bir bütün olarak korunması fikrinin gelişmesine karşın, ülkemizde bu görüşün yasal dayanaklara kavuşturulması ilk kez 1906 yılında tarihi değerleri korumak için çıkarılan AsarıAtika Nizamnamesi ile gerçekleşmiş, daha sonra 1973 yılındaki Eski Eserler Kanunu ve 1983 yılında Kültür ve Tabiyat Varlıklarını Koruma Kanunu ile yeniden düzenlenmiştir. Ülkemizde kültürel çevrenin korunmasıyönündeki adımlar hem oldukça geç atılmış, hem de günümüzde yeterli düzeye erişememiştir. Kültürel çevreden söz ederken kültür varlıkları ve sit gibi bazı kavramlar kullanılmaktadır. Kültür varlıkları;tarih öncesi ve tarihsel devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıkları kapsamaktadır. Sit; tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli uygarlıkların ürünü olup, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari ve benzeri özelliklerini yansıtan kent ve kent kalıntıları, önemli tarihi olayların geçtiği yerlerdir.Ülkemiz kültür varlıklar açısından son derece zengin bir ülke olmasına ve pek çok bölge sit alanı olarak ilan edilmiş olmasına karşın zamana ve insana bağlı yıkıcı etkilerden korunduğu söylenemez. Kültürel çevre ile ilgili sorunlar; bireylerdeki çevrenin korunması bilincinin eksikliği, çarpık kentleşme, ekonomik sorunlar, kültürel değerleri koruma ve bakım için ayrılan kaynakların sınırlılığıya da yanlış kullanımı gibi etkenlerin ürünüdür.
 
3.sorunun cevabı:İç ve dış çevreden gelen uyarılara karşı tepki göstermemizi sağlayan sisteme sinir sistemi denir.oluşma yolları Merkezi Sinir Sistemi: Beyin ve omurilikten oluşur.Çevresel Sinir Sistemi: Beyin ve omurilik dışında kalan sinir sistemidir. Somatik ve otonom sinir sistemi...
 
4.sorunun cevABI:İki nöronun akson ve dentriti arasında doğrudan bir bağlantı yoktur. Aralarında elektron mikroskobu ile görülebilecek kadar bir açıklık bulunur, tşte bu açıklığa “sinaps” denir. Herhangi bir sinir teli boyunca ilerleyen impuls, sinapstan sadece bir yönde yani; akdendiğini, impuls meydana gelmesiyle de polarizasyonun bozulduğunu açıklamıştık. Sinir hücresinin her iki tarafındaki bu yük dağılımını ayarlayan sisteme “sodyum-potasyum pompası” denir. Bu pompa, dinlenme halinde iken sodyumu (Na+) içten dışa, potasyumu da (K+) dıştan içe doğru pompalar. Ancak hücre dışına pompalanan pozitif iyonlar, hücre içine pompalanan pozitif iyonlardan fazla olursa dış kısım pozitif, iç kısım ise negatif yüke sahip olur. Pompalama işlemleri aktif taşınma ile gerçekleşir (Şekiî-2.6). Pompalama sonucu impulsun oluşumuyla bozulan kutuplaşma .yeniden sağlanır.Sinir hücresi uyarıldığında, uyartının geçtiği bölgelerde Na+ ve K+ iyonları geçişi ters yönde değişir. Bunun sonucu uyartının geçtiği bölgelerde kutuplaşma bozulur, yani dış kısım negatif, iç kısım pozitif hale dönüşür. Bu olaya “depolarizasyon” denir. Depolari-zasyona uğrayan bölge impuls geçtikten sonra tekrar eski haline döner. Bu olaya ise zarın “repolarizasyonu” denir (Şekil-2.7).
Sinir telinde kısa zaman aralığında (saniyenin binde biri kadar) gerçekleşen depolarizasyon ve repolarizasyon olaylarına “aksiyon potansiyeli” denir. Hücre zarı üzerinde bir aksiyon pontansiyeli meydana geldiği zaman, bu akım, zarın diğer kısımlarına da iletilebilir. Çünkü aktif taşınma ile zarın bir önceki kısmı daha sonra orjinal şeklini almakta ve dinlenme haline dönüşmektedir.
Şekil-2.7′de görüldüğü gibi dinlenme halindeki bir sinir hücresinin aksonunda potansiyel -70 milivolt civarındadır. Sodyum iyonları içeriye girmeye başladıkça (depolarizasyon), kutuplaşma değişmeye başlar. Sonuçta elektriksel potansiyelin ulaşabileceği en yüksek değer olan +50 ye kadar yükselir. Daha sonra repolarizasyon yani, kutuplaşma tekrar başlar. Çünkü potasyum iyonları tekrar hücreye girer. Böylece hücre normal haline, yani durgun potansiyele tekrar döner
 
 
 
22. guatrın ortaya çıkması hangi nedenlere bağlıdır?
 
Cevap : Troit Bezlerine Bağlıdır.
 
21. cücelik nasıl oluşur? Hangi hormonla ilgilidir._?
 
Cevap : Troit bezinin az çalışmasıyla cücelik olur. 
 
11. kulak zarının zedelenmesi duymayı etkilermi ? 
 
Cevap : Etkiler.
 
 
 
 
 
11 Sınıf Biyoloji kitabı sayfa 89 ölçme ve Değerlendirme sorularının cevapları
permalink
 
1- Kutikula tabakası
2-Yalancı ayak sayesinde sallanarak
3-Hücre çeperi ile mitokondri dir.
4-Hipofiz bezi olup çalışmaktadır
5-Stoma ve tüylerde değişme olur,kıkırdak dokuda değişme ön plandadır
6-Periostun yapındaki oseindir
7-Sadece kısalır.Nedeni çok gergin olmasıdır.
8-Dayanıklılık , hareket ve konuşmadur
9-yok
10-yok
11-yok
12-yok
13-yok 
14-yok
15-yok
16-yok
17-yok
18-yok
19-yok
 
 
11. sınıf biyoloji kitabı cevapları sayfA 101:
 
1) Daha çok ürün verilmesini ve doğada daha iyi rekabet edilmesini sağlar.
 
2) Altta kalan kısım gelişmez.
 
3) Kurak bölge bitkilerinde , su kaybını önler.
 
4) Sayfa 19'dan yararlanarak soruyu cevaplayabilirsiniz.
B.Bölümü:
Epidermis - Kütiküla - Stoma - Fotosentez - Ksilem - Floem - Su - Mineraller - Organik Maddeler 
 
 
lise 3 biyoloji dersi kitabının etkinlik ve ödev cevapları
 
 
11. sınıf biyoloji kitabı cevapları sayfA 102 - C.Bölümü
 
Y - Açılır olmalı
Y - Enine , odunsu
D
Y - Etilen büyümeyi sağlar
Y -
D
D
Y - Yersi yazılacak.
D
D
 
 
 
 
11. sınıf biyoloji dersi kitabı 103 - Ç.Bölümü cevapları
 
1- B
2- A
3- C 
4- D
5- B
6- E 
7- B 
8- B 
9- E
10- B
11- D
12- E
13- A
14- E
 
 
 
 
 
11. sınıf biyoloji dersi kitabı 107 - D.Bölümü cevapları
 
 
 
1) 1
2) 10 , 15
3) 4 , 9
4) 10 , 12 
5) 6 , 8
6) 5 , 15
7) 13
8) 7 , 11
9) 3
Share this article :

0 yorum:

Speak up your mind

Tell us what you're thinking... !

Popüler Yayınlar

 
Support :
Original Design by bilgi